24 Mayıs 2013 Cuma

Atillanın hikayesi


Avrupa Türk Hun İmparatorluğu’nun Kağanı Attila, yaptığı akınlar ve gönüllü katılmalarla devlet sınırlarını kısa sürede, doğuda Balkaş gölünden, batıda Atlas okyanusuna kadar genişletti. Dünyanın ender yetiştirdiği büyük devlet adamlarından olan Attila, düzensiz Avrupa’yı düzene sokmuş; adaletin keskin kılıcı olmuştu.

Attila, gerektiğinde acımasızdı. Çirkin ve utanç verici olaylar karşısında çok sert tepki gösteriyordu… Sözgelişi, Hunların dirisi karşısına çıkamayan Bizanslılar, bir gece Hun sınırından içeri girip, Hun büyüklerine ait mezarları tahrip etmişlerdi. Bu olaya Attila’nın tepkisi çok büyük oldu. Bu aşağılık olayın düzenleyicisi Bizans’ın Markos Piskoposu idi. Attila, piskoposun Bizans tarafından cezalandırılmadığını görünce, 2. Balkan Seferini başlattı. Ordularıyla Yeşilköy’e kadar gelip, Bizans’ın kapılarına dayandı. Tehlikenin boyutunu anlayan Bizans, Romalılar’ı aracı koyarak Attila’dan özür diledi. Ayrıca, içlerinde tarihçi Priskos’unda bulunduğu bir “şefaat heyeti” göndererek, Attila’dan affedilmelerini istedi. Attila bir kez daha affetti Bizans’ı…

Bizans öyle bir kayaya çatmıştı ki, ne yapacağını bilemiyordu. Bildikleri tek şey; Attila sağ oldukça kendilerine huzur yoktu. Tek yol vardı; o da, Attila’nın öldürülmesiydi... Bunu sağlamak için Attila’ya karşı bir suikast girişiminde bulundular. Attila, bu girişimi muhteşem istihbarat ağıyla anında haber aldı. Yakalanan suikastçileri bizzat sorguladı. Sorgulama sonunda, Bizans İmparatoru Teodosyus’a şöyle bir haber gönderdi:

“Teodosyus bize vergi vermekle kölemiz durumuna düşmüştü. Lâkin,
O, efendisine ihanet etmekle, kölelik haysiyetini dahi koruyamamıştır!”

Daha sonra Attila, Bizans’ı uzaktan yönetmeye başladı. Bu arada, Roma üzerinde koruyucu politikasını 440 yılında kaldırdı. Roma’nın yönetimine katılmak istedi. Roma İmparatoru Valetinianus’un kız kardeşi Honoria ile nişanlı olmasını gerekçe göstererek, Roma yönetiminde hakkı olduğunu ileri sürdü. Bu isteği Roma tarafından reddedilince, 451 yılı ilkbaharında ordularını harekete geçirdi. Ren ırmağını üç koldan geçerek Roma ve Birleşik Avrupa Ordusunu, Paris yakınlarında karşıladı. Bir gün gibi kısa bir sürede Romalı General Ataüs komutasındaki birleşik orduyu dağıttı. 452 yılı ilkbaharında Roma’nın kapısına dayandı.

Roma’yı büyük bir telaş aldı. İmparator ve çevresi korkudan tir tir titriyorlardı. “Tanrı’nın kırbacı” Roma üzerine şaklayacaktı! Bundan kurtulmanın bir yolu olmalıydı... Attila’nın kişiliğini araştırmaya başladılar… Attila; korkusuz ve yaman bir savaşçıydı. Ama bir o kadar da, sanata ve her dine karşı saygılıydı… Evet! Bulunmuştu çaresi! Attila’yı ancak bir din büyüğü durdurabilirdi. Ancak, Papa 1. Leo, Roma’yı yerle bir etmekten kurtarabilirdi. Attila’nın bu öfke seline ancak Papa set olabilirdi... Öyle ya, haksızlık, adaletsizlik karşısında çelikleşen Türk’ün ipek gönlüne ancak bir din adamı ulaşabilirdi!


Tarihler, Papa 1. Leo’nun Attila’yı Roma kapısında karşıladığını ve yalvardığını yazdı...


Papa’nın, Roma kapısına dayanan Attila’ya sızlayarak yönelttiği sözler, Attila’nın Türk gölünü hedefliyordu:

-Ey yoksulların koruyucusu…Ey zalimlerin korkusu... Ey büyük Attila! İşte ben, bütün Hıristiyanların temsilcisi, ben Papa 1. Leo, önünüzde diz çökerek yalvarıyorum: Roma’ya girmeyiniz. Dünya Hıristiyanları adına sesleniyorum, bize acıyınız…

Attila’nın Papa’ya cevabı, Attila’yı daha da yüceltiyordu:

Kalkınız Papa hazretleri! Bir din büyüğünün önümüzde diz çökmesine gönlümüz elvermez…. Lütfen kalkınız! Roma’yı ve sizleri bağışlıyorum. Barış ve kardeşlik içerisinde yaşadığınız sürece, benden size zarar gelmeyeceğini biliniz. İmparatorunuz, Romalıları adalet üzere yönettiği sürece, ben uzaklardayım. Aksi halde çok yakınınızdayım! Selâm söyleyiniz, sizi bana gönderen İmparatorunuza!

Attila, Avrupa’da esen Asya’nın bozkır rüzgarıydı. Kirlenmemiş, tertemiz bir bozkır rüzgârı…

Tüm Avrupa’yı egemenliği altına alan Attila, orduları Asya’ya doğru yönelttiği bir sırada 60 yaşında öldü.

Attila Avrupa’yı öyle derinden etkiledi ki, bugün İzlanda da onun hayatı destanlarla söylenmekte…Kuşkusuz o günümüzde de yaşıyor; anılarda, masallarda.Macaristan’ın dağlarında ovalarında!

Asya’daki Hun Devleti, Mete Han’ın soyundan gelen Panu Yabgu liderliğinde M.S. 216 yılına kadar yaşadı. Çin’in tahrik ve teşvik ettiği kardeş kavgaları sonucu yıkılan Hun Devleti ‘ndeki Hun Türkleri, Türklüğün Asya’daki bağımsızlık bayrağını Tabgaçlar’a bırakarak batıya doğru göçe başladılar.

Daha önce Ci-Ci Yabgu’nun batıya çektiği Hunlarla birleşen Hun kütleleri Hazar Denizi’nin kuzeyinden Avrupa’ya doğru ilerlediler. Başlarında BALAMİR HAN vardı!

Balamir Han, yıldırım hızıyla Volga ırmağını geçip, bugünkü Almanların ataları sayılan Ostrogot, Vizigot ve Vandalları önüne katarak, onları Avrupa içlerine kadar sürdü. Böylece, dünya tarihinin Kavimler Göçü diye adlandırdığı büyük kitle hareketlerini meydana getirdi. Bir başka deyişle; Avrupa’nın bugünkü etnik yapısını ortaya çıkardı. Bununla da kalmadı; Balamir Han’ın Avrupa’da meydana getirdiği bu sarsıntı, Roma İmparatorluğu’nu ikiye ayırdı. Doğuda BİZANS adıyla ortaya çıkan Doğu Roma, Avrupalı milletleri ve günümüz İtalya’sındaki Roma’yı tehdit etmeye başladı. Avrupa’daki Hunlar, Avrupa’nın düzenini sağlıyor; özellikle Roma’yı Avrupalı barbar kavimlere ve Bizans’a karşı koruyorlardı.

Hunlar, Balamir Han’ın ölümünden sonra da güçlerini korudular. Kağan Yıldız zamanında ve daha sonra Rua, Muncuk, Aybars ve ***** kardeşler devrinde Avrupa’nın tek büyük gücü durumundaydılar. Roma’yı korumak için Bizans önünde set oldular. Bizans öylesine yılmıştı ki Hunlardan; Hakan Rua ölünce, bütün Bizans kiliselerinde, kuvvetli bir düşmandan kurtulduk diye, şükür ayinleri düzenlendiler.

Ne var ki, Bizans’ın sevinci kursağında kalacaktı. Çünkü, Hunların başına Rua’dan sonra ATTİLA geçti!

Attila, amcası Rua’nın yanında yetişmişti. Akıllı, tedbirli ve ataktı. Attila ataları gibi daima güçsüzün yanında oldu. O da Roma’yı çapulcu Avrupalı kavimlere ve Bizans’a karşı korudu. Yönetimi altındaki Avrupalılara karşı adil ve şefkatli davrandı. Türk töresinin egemen olduğu Attila yönetiminde din ve vicdan özgürlüğü vardı. Bugünkü Avrupalıların ataları Attila sayesinde huzur ve refah içinde yaşıyorlardı. Avrupalılar onu, Tanrı’nın kötülükler üzerine inen kırbacı olarak görüyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder